DokuzB Forum - Since '09
DokuzB Forum'a Hoş Geldiniz.. İyi vakit geçirmeniz dileklerimizle..

Üye olmak için 'Üye Ol' tıklayınız..

____________
since '09
DokuzB Forum - Since '09
DokuzB Forum'a Hoş Geldiniz.. İyi vakit geçirmeniz dileklerimizle..

Üye olmak için 'Üye Ol' tıklayınız..

____________
since '09
DokuzB Forum - Since '09
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Yıllanmış 9-B Forum Sitesine Hoş Geldiniz. Sitemiz Şarap İçeriklidir :)
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
DokuzB Forum sitesi yapım aşamasındadır. Aşamamız grafik ve veri tabanı üzerindedir. Üyelerimiz ve ziyaretcilerimiz forumdan yararlanabilirler.

 

 Yıkılamayan Türbe

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Raß!a
Admin
Admin
Raß!a



Yıkılamayan Türbe Empty
MesajKonu: Yıkılamayan Türbe   Yıkılamayan Türbe Icon_minitimeÇarş. Mart 11, 2009 9:04 pm

Yıkılamayan Türbe

Nevşehir - Göreme yolu üzerinde bir türbe vardı. Hasan Baba Türbesi. Nevşehir Belediyesi, şehrin çıkışındaki yolu genişletme gayesiyle, bazı tadilâtlar yaptı. Bu arada yolun genişletilmesi ve gidiş - gelişli bir yolun yapılmasına da karar verilmişti. Yol yapımı türbenin bulunduğu yeri de' içine alıyor ve türbenin yıkılması icab ediyordu. Fakat bir gün Belediye Başkanına bir şikâyet geldi.

Bazı işçiler ellerinde kazma olduğu halde türbeyi yıkmak istiyorlar, fakat yıkamıyorlardı.

Bu hâdise üzerine halk ve belediye başkanı türbenin bulunduğu mevkie geldiler ve elleriyle türbeyi yıkmak istediler. Fakat Allah Teâlâ, onun yıkılmasına müsaade etmediği takdirde nasıl yıkacaklardı. Türbeyi yıkmak için kazmayı alıp da elini kaldıran işçilerin elleri, halkın bakışları arasında havadan inmiyor ve adam yıkmaktan vazgeçip geri çekildiği zaman ise, hiçbir şey yokmuş gibi eski haline avdet ediyordu.

Bu durum karşısında, Belediye türbeyi yıkmaktan vazgeçti ve gidiş - gelişli yol türbenin sağından ve solundan erilerek türbe iki yolun ortasında kaldı.

Halkın, tevekkülü, çalışkanlığı ve üstün ahlâkı ile çok sevdiği ve hürmet gösterdiği bir velî idi. Sohbetleri ve güzel ahlâkı ile insanlara çok faydalı olmuştur. Gariplerin, yetimlerin ve hastaların yardımına koşar, onlara her yönden destek olurdu.

Hasan Baba, bir gün dostlarından birisi vefât etmek üzere iken başında bulunup ona duâ etmişti. Hasta son anlarını yaşadığı sırada armut istemişti. Mevsim kıştı. Dışarda şiddetli tipi vardı. O mevsimde armut bulmak mümkün değildi. Hastanın başında bulunan yakınları ne yapacaklarını şaşırarak, Hasan Baba'nın yüzüne bakıp;

-Bize yardımcı ol, ne yapalım, hastanın bu arzusunu yerine getiremeyeceğiz." dediler.

Hasan Baba çâresiz kalan ve çok üzülen bu insanlara;

- Üzülmeyiniz, buluruz. Allahü teâlâ bir imkân ihsân eder. Biraz bekleyin, diyerek dışarı çıktı.



Kısa bir müddet sonra elinde küçük bir armut dalı ile içeri girdi. Armut dalı üzerinde yemyeşil tâze yapraklar ve olgunlaşmış sapsarı armutlar vardı. Sanki yaz mevsiminde dalından kırılmış gibi idi. Hastanın başında bulunanlar bu hâli görünce, bu işin Hasan Baba'nın bir kerâmeti olduğunu anladılar. Ona olan derin muhabbetleri ve gösterdiği yakın alâka hepsini ağlattı. Armutları verip, hastanın gönlünü hoş ettiler. Hasta kısa bir süre sonra vefât etti.

--------------------------------------------------------------------------------
Yılandan kamçı

--------------------------------------------------------------------------------

Sabahın erken saatlerinde, iki atlı arkadaş yola çıkmışlar. Fakat iki kişiden birisi âmâ imiş. Giderlerken âmâ olan şahıs, attan aşağıya kamçısını düşürmüş. Fakat itimad edemediği için, öbür arkadaşına da kamçının düştüğünü ve yerden almasını söylememiş, kendisi inip aramaya karar vermiş, inmiş atından el yordamıyla kamçıyı aramış, derken, kendi kamçısını bulamamış ama eline ondan daha güzel yumuşak bir şey geçmiş. Bu kamçı daha güzelmiş diyerek alıp atına binmiş. Fakat o kamçı diye bulup aldığı kamçı değil gecenin soğuğundan hareketsiz hale gelmiş bir yılanmış ve o âmâ gözleri görmediği için onu kamçı sanarak almış.

Derken biraz sonra hayli ilerlemiş olan arkadaşına yetişmiş. Arkadaşı sormuş:

-Yahu neredesin? diye... Âmâ cevap vermiş:

-Kamçımı düşürmüştüm, gerçi düşürdüğüm kamçıyı bulamadım ama, ondan daha güzel ipek kaplamalı bir kamçı buldum, işte demiş.

Tabii gözleri gören adam anlamış onun yılan olduğunu ve arkadaşını ikaz etmiş: .

-At o elindekini, o" kamçı değil, soğuktan hareketsiz hale gelmiş bir yılandır. Biraz sonra ısınırsa sokar seni, demişse de âmâ inanmamış ve:

-Sen yalan söylüyorsun, bana attırıp sen alacaksın değil mi?, diyerek yılanı elinden bırakmamış;

Biraz sonra, havalar ısınıp yılanın sırtı kızdıktan sonra harekete geçen yılan, adamın müsait bir yerinden sokup zehirlemiş ve adamı mahvetmişti. Yılan soktuktan sonra adamın aklı başına gelmiş ama, iş de işten geçmiş tâbi...

İşte böyle, adamın hakikati görecek gözü yok, kendisine yol gösterenlere de inanmaz, tabii ki sonu hüsran olacak.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Yıkılamayan Türbe
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
DokuzB Forum - Since '09 :: DokuzB Özel Bölüm :: DokuzB Arşiv :: DİN-
Buraya geçin: