ŞUNU KESİVER KUMANDANIM!
Çanakkale mi? O, tarihin belki de eşine rastlayamayacağı kahramanlıklarla dolu bir büyük olaydır. Bir milletin, hatta tüm tarihini şerefle yüceltmeye yetecek bir destan...
Çanakkale'de kuvvetler arasında nispet diye bir şey yoktur. Orası, zaman zaman bir manganın bir taburla, adî ateşli hafif ve demode birkaç topun en güçlü harp gemileriyle savaştığı yerdir. Orası, tüm imkânsızlıkları hiçe sayarak yurdunu, istiklâlini korumak için şahlanan bir milletin inançla, kanla kazandığı kutsal bir zaferin alanı ve tümüyle bir şeref anıtıdır.
Anlatacağım olay, Çanakkale Savaşlarının her safhasında nice benzerlerinin yer aldığı sayısız olaydan biridir:
O sabah yine bütün şiddetiyle başlamış olan boğazlaşma, akşama doğru birliklerimizin üstünlüğüyle devam ediyordu. Gözetleme yerinde, gelişen süngü hücumlarını heyecanla izlemekteydim. Kükremiş arslanlar gibi düşman siperlerine atılan Mehmetçiklerin "Allah! Allah!" nidaları ufku sarmış, vahşî bir uygarlığın gücünü temsil eden düşman zırhlılarının top seslerini bile bastırır olmuştu.
Arkamda duyduğum ayak sesleri üzerine başımı çevirince, karşımda Ali Çavuş'u buldum. Sararmış yüzü derin bir acının belirli izleriyle çizgiliydi. Daha "Neyin var?" diye sormama meydan kalmadan, o müthiş gerçeği anlamama yetecek bir hareketle, kolunu uzatmıştı. Dehşetle sarsıldım. Çavuşun sol kolu, bileğinin dört beş parmak kadar yukarısında parçalanmış, kanlar içinde idi. Elinin yere düşmemesini ancak zayıf bir bağlantı önlüyordu.
Ali Çavuş, avuçlarını sıkarak acısını önlemeye çalışırken, cebinden çıkardığı bir çakıyı bana uzatmış ve "Şunu kesiver kumandanım!" ricasıyla yardım istemekteydi.
Bu üç kelimelik sözde, öyle dehşet verici bir istek ve öylesine kesin bir zorunluluk vardı ki, birkaç saniye içinde, tüylerimi ürperten o işlemi yapmaktan uzak kalamadım.
Bir teselli sözü söylemiş olmak için de "Üzülme Çavuş, Allah vücuduna sağlık versin" diyebildim.
Ali Çavuş, yere düşen eline, elsiz kalan koluna ve akmakta olan kanına bir süre sessizce baktıktan sonra, gözlerini ateş ve duman içindeki ufka doğru çevirdi, "Feda olsun, vatan sağolsun!" dedi.